Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, Gündem Kıbrıs Web TV’de Genel Yayın Yönetmeni Çiğdem Aydın’ın konuğu oldu. Asgari Ücrete yapılan artışla ilgili değerlendirmelerde bulunan Gürcafer, “Ciddi bir girdabın içerisindesiniz. 45-50 bin ile geçinmek imkansızdır. Ama böyle bir asgari ücretle üretici için üretim yapmak da imkansızdır. Burada bütünlüklü bir çalışmanın sonucunda asgari ücreti belirlememiz lazım. Asgari ücreti belirleme döneminde işçi ve işveren arasında bir kavga yaratılacak, sanki birileri işçinin haklarını savunurmuş gibi sahnede oynayacak, diğer taraftan sermayenin hakları savunurmuş gibi yapacak. Böyle olmaz. Ben asgari ücretin 100 bin TL olmasını temenni ederim. Ol demeyle olmaz. Avrupa ülkeleri ile kıyaslama yaptığımızda kişi başı milli gelir 35-40 bin dolarlarda gezerken 800 dolarlık asgari ücret var ama bizim milli gelirimiz 8 bin dolar civarındayken bizdeki asgari ücret daha yüksek” diyerek ülkede kişi başına düşen milli gelir ve asgari ücret orantısızlığına dikkat çekti.

Asgari Ücret… “Kendi insanımızla ilgili ayrı, yabancı işgücüyle ilgili ayrı uygulama yapmak zorundayız”

Gürcafer, yabancı işgücü ile ilgili ayrı bir çalışma yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Kendi insanımızla ilgili ayrı, yabancı işgücüyle ilgili ayrı uygulama yapmak zorundayız. Dünyada sermaye hareket ediyor. Bir yabancı işçi burada 800 dolar aldığında kendi ülkesindeki asgari ücret 50 dolar olduğunda kendi ülkesinde ciddi bir hayat kurabiliyor. Bizim ucuz işgücüne ihtiyacımız vardır ama bunun anlamı insanları köle gibi çalıştırmak değildir. Aynı işçiler Dubai’de 500 dolara çalışıyor. Ama bize geldiğinde 1100 dolar vermek zorundayız diyoruz. Barınma ihtiyacının, yemeğin, sağlıkla ilgili tüm ihtiyaçların iyi bir sözleşmeyle güvence altına alındıktan sonra 500 dolar maaş alabilir. Bunların kontrol edilmesi başlı başına bir çalışmadır. Siz bunları kurmadan uygulamaya koyduğunuzda sömürünün önünü açarsınız. Buna sebebiyet vermemiz lazım. Ama aynı zamanda işletmelerin rekabet edebilmesi için kendi koşullarına yakın ülkelerle rekabet edebilmesi için ucuz işgücüne ulaşmaları lazım” dedi.

“Asgari ücret üzerinde kapsamlı çalışılması gereken bir konudur”

Gürcafer, “İnşaat şirketlerinde belirlenen dallarda belirli oranda yerli çalıştırmak zorundasın. Mimar mühendisi yurt dışından yetirip çalıştıramazsın, bunun yasası var. Bunların düzenlemeleri yapılabilir. Düzenleme yapılmadan popülist bir yaklaşımla bu insanları getirirsen bu insan tacirliğine döner ve ciddi bir sömürüye girer. Bu kapsamlı bir projedir. Bunun üzerinde çalışıp, yerli istihdamı ve ödenecek ücreti güvence altına alıp, diğer yandan yabancı işgücünü tedarik edip, insanların sömürülmesine fırsat vermeyen ve sözleşmeler yapılarak denetim yapılması lazım. Bunları bir bütün olarak değerlendirmek gerekiyor. Asgari ücret üzerinde kapsamlı çalışılması gereken bir konudur. Güney Kıbrıs’ta asgari ücret bizden daha düşük ama kişi başına düşen milli gelir daha yüksek. Bu durum tuhaftır. Biz kendi ülkemizi ucuzlatmak zorundayız” diye konuştu.

“Biz turizmde marka olan ülkelerin içinde değiliz”

Konuşmasının devamında Gürcafer, “Dünyada turizmde pazar ikiye ayrılmıştır. İtalya, İspanya, Fransa Monako… Bunlar turizmde marka olmuş ülkelerdir. Buralarda fiyat yüksektir. Diğer taraftan doğası güzel, kültürel mirası olan ve fiyatı uygun olan ülkeler vardır. Biz turizmde bunun içindeyiz. Biz turizmde marka olan ülkelerin içinde değiliz” dedi.

Gürcafer: İki önemli girdi maliyetimiz var. İşçilik ve elektrik

Gürcafer, ülkede işletmelerin iki önemli girdi maliyeti olduğunun altını çizerek, “Bizim dünyadaki diğer turizm noktaları ile rekabet edebilmek için 2 önemli girdi maliyetimiz var. İşçilik ve elektrik. Bunları çözmediğimiz sürece rekabet edemeyiz” dedi.

“Elektriği ucuzlatmadan hayatın ucuzlamasını beklemeyin”

Gürcafer, “Elektrik başlı başına bir sorundur. Eğer ülkeyi ucuzlatmak istiyorsak, sokakları denetlemek için ekipler oluşturmayı geçelim. Öncelikli olarak elektriği ucuzlatmalıyız. Bizde senenin 11.5 ayı güneş var ve biz bundan yararlanamıyoruz. Bu işin yolunu bulabiliriz. Bunu tartışıp çözümünü bulabiliriz. Eğer hayatı ucuzlatmak istiyorsak elektriği ucuzlatmamız lazım. Elektriği ucuzlatmadan hayatın ucuzlamasını beklemeyin. Bakkalın, tuhafiyecinin, marketlerin, hellim üreticilerinin, diğer sanayi işletmelerinin en büyük maliyeti elektriktir. İkincisi ise işgücüdür. Kendi ülkemizin kişi başına üşen millî gelirini göz önünde bulundurarak bir asgari ücret belirlemeyiz. Biz İspanya değiliz. Ona göre hareket edeceğiz” dedi.

“Kendi gerçeklerimiz üzerine bir sistem kurmalıyız”

Gürcafer, “KKTC’de kişi başına düşen milli gelir Türkiye’nin de bize verdiği paralarla ve katkılarla 7-8 bin dolardır. Kendi gerçeklerimiz üzerine bir sistem kurmalıyız. Kendi insanımıza farklı bir asgari ücret politikası uygulayalım. Ben insanlarımızın göç etmesini istemiyorum. Ayrı bir asgari ücret uygulaması yapalım, ama sektörlerin ayakta durabilmesi için ucuz işgücüne ulaşabilmesi için insanların sömürülmesine müsaade etmeyen ve karşılıklı anlaşılmış olan ve sözleşmeyle güvence altına alınmış, devlete kaydedilmiş ayrı bir ücret sistemi oluşturmayız. Devlette bunu kontrol etmeli ve bir ihlal durumunda en ağır şekilde cezalandıracağı bir sistemin oluşturulması lazım. Elektrik ve ucuz işgücünü hayata geçirmeden hayatı ucuzlatamayız. Birbirimizi kandırmayalım” diye konuştu.

“Dünyada bir ülkeye öğrenci olarak gidip sonra da elinizi kolunuzu sallayarak inşaatlarda iş yapamazsınız”

Gürcafer, ülkedeki kaçak işgücü hakkında da değerlendirmelerde bulunarak, bunun çok basit bir denetim ile kontrol altına alınabileceğini söyledi. Gürcafer, “Dünyada bir ülkeye öğrenci olarak gidip sonra da elinizi kolunuzu sallayarak inşaatlarda iş yapamazsınız. Bunu konuşmak bile züldür. Bir yoklama alınır, devamsızlık sınırını aşan öğrencinin kaydı silinir. Eğer bir öğrenci kayıt olup 2 sene sonra okula geliyorsa ve kaydını canlı tutuyorsa buna diyecek bir lafım yok. Bu bir saate bile yapılabilecek bir denetlemedir. Bu yoklamayı almak bu kadar zor değildir. Okullarda öğrencilerin denetlenmesi lazım. Ülkeye gelen hangi sıfatla geliyorsa o sözleşmeye uymalıdır. Sonra da ülkesine geri dönecek. Bu bütün dünyada böyledir bu alanlar suistimal edildiği için sosyal yaşamlarımız etkileniyor ve bizim insanlarımız etkileniyor” ifadelerini kullandı.

“Bizim sosyal ekonomik kalkınma planımız yoktur”

Gürcafer, ülkede ekonomik kalkınma planı olmadığını söyleyerek, “50 bin işçiye neden ihtiyaç duyuluyor? Oteller, sanayi işletmeleri, esnaf, inşaat sektörü var. Bizim ülkemizde eksik olan denetim kontrol ve sistemsizliktir. Biz sistemsizliği sistem haline dönüştürmeye çalışan ve bunu zorlayan bir ülkeyiz. Bizim sosyal ekonomik kalkınma planımız yoktur. Bizim 2040 yılındaki hedefimiz bir yerde yazılı değildir. Turizmde turist, uçak sayısını, yatak sayısını artırmak için hedeflerimiz yoktur. Hayvancılıkta entegre üretim tesislerini artırarak ulaşacağımız bir hedef yoktur. Türkiye ile yapılan iş birliği anlaşmaları yıllıktır. Bunları bizim kendimizin yapması gerekir. Bunlar yardımdır kendi geleceğimizi kendimiz yazmalıyız. Yazılanı da beğenmiyoruz. Ülkeler kendi geleceklerini kendileri belirler” dedi.

Sosyal Konut Projeleri… “Güzelyurt, Alayköy, Mesarya, Hamitköy, Haspolat, Karpaz, Mağusa Maraş bölgeleri için de projeler var”

Programda sosyal konut projeleri hakkında da bilgi veren Gürcafer, “Son yıllarda birkaç tane olumsuzluk yaşadık. Birincisi pandemi. Pandemiden sonra küresel bir enflasyon yaşandı. İnşaat malzemesi fiyatları döviz bazında yüzde 40 yükseldi. Türkiye ekonomisinden dolayı bir enflasyon yaşıyoruz ve insanlarımızın alım gücü düştü. Üçüncüsü enflasyonla mücadele kapsamında TL faizleri yükseldi. Diğer taraftan da maaşlar düştü. Diğer bir faktör de arz talep arazi fiyatları ülkemizde yükseldi. Bir zaman 5-10 bin pound olan arazi, 200 bin poundlara kadar yükseldi. Bu bir devlet politikasıyla çözülebilir” dedi.

Gürcafer, “Sosyal Konut projesinin oluşmasına çok emek harcadık. 5 yıldır bu iş üstüne çalışıyoruz, pek çok yasada değişiklik yaptık. Şu an geldiğimiz noktada Güzelyurt’la ilgili protokolü kooperatifimiz sosyal konut birimiyle imzaladı. 93 m2, 2+1 evlerin fiyatı 39.500 pound. Hak sahiplerinin belirlenmesi için süreç devam ediyor. 40 konut olarak başladık ama 140 konuta çıkarıyoruz. Alayköy’de de başlayacağız. Mesarya ile ilgili çalışma devam ediyor. Hamitköy, Haspolat, Karpaz, Mağusa Maraş bölgeleri için de projeler var. Burada kendi söküğümüzü dikme konusunda ciddi bir irade ortaya koyduk. Kimseden para istemedik. Devlet birtakım fedakârlıklarda bulundu. Kendi müteahhidimiz de fedakârlık yaptı ve karsız olacak dedik. Kendi ihtiyacımızı karşılıyoruz. Kendi ihtiyaçlarımızı bu şekilde karşılayabiliriz. Yeter ki o iradeyi ortaya koyalım” dedi.

“Burada amaç kar etmek değildir. İnsanların başını sokacağı bir ev sahibi yapmak için çırpınıyoruz”

Gürcafer sosyal konutların fiyatlarının düşürülmesi için de çalışma yaptıklarını kaydederek, “Fiyatı aşağı çekmek için alanı küçülterek 35 bin pounda fiyatı çekmeyi hedefliyoruz. 1 sene sonra konutlar teslim edilecek. Ama bir muhalefet milletvekili bir TV programında müteahhitler birliği insanları kandırıyor diye eleştirdiğine tanık oldum ve çok üzüldüm. Burada amaç kar etmek değildir. İnsanların başını sokacağı bir ev sahibi yapmak için çırpınıyoruz. Buna herkesin destek olması lazım. Siyaset yapacaksınız başka yerde yapın ve bundan siyasi rant elde etmeyi hedeflemeyin” diye konuştu.

“10 bin konutu 4-5 yıl içerisinde tamamlayabiliriz”

Kırsal kesim arsası dağıtılmasına karşıyım. Kırsal kesim arsası dağıtarak hem siyasi rant, hem de karşı tarafa ekonomik rant sağlarsınız. Alınıyor satılıyor. Dağıtılanların yüzde 80’ine ev yapılmamış, diğerleri de başkalarına satılmış. Bu şekilde kaynaklarımız tükenir. Olan kaynaklarımızı sosyal konut yapımı ve kamu menfaati amaçlı kullanmalıyız. Eğer devlet elini çabuk tutarsa 3-5 yıl içerisinde tüm sosyal konut projelerinin hepsi tamamlanır. 10 bin konutu 4-5 yıl içerisinde tamamlayabiliriz” dedi.

Gündem Kıbrıs Haber: Bahar SANCAR