Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Zeki Çeler, Denktaş hakkında yazılan kitap ve ardından yaşanan tartışmalara ilişkin yaptığı değerlendirmede, eleştirinin saygı ve kültürel bağlam içinde yapılması gerektiğini vurguladı. Çeler, “Size cevap veremeyecek kişiler hakkında konuşuyorsanız, iki kere düşünmelisiniz” ifadelerini kullandı.
Çeler'in paylaşımının tamamı şu şekilde:
Denktaş Bey ve "Eleştiri Yapma" Üzerine...
Dünden bu yana, Denktaş Bey hakkında yazılan bir kitap ve ona karşı verilen tepki ve destek yazılarını okuyorum. Olaya başka bir pencere açmak istiyorum. Öncelikle kabul etmemiz gereken bir şey var; "Lider" olmak, "iyi" veya "kötü" kavramlarını barındırmaz. Liderlik vasifları arasında bunlar yoktur.
Tarih, toplumlarını büyük refah seviyelerine kavuşturan, yücelten, savaşları kazanan, kendi egemenliğini kuran liderlerle de doludur, bunun tam tersi liderlerle de. Dolayısıyla bu tartışmalar "Denktaş Bey lider mi değil mi?" tartışmalarının ötesinde olmalıdır zira Denktaş Bey, seversiniz ya da sevmezsiniz bir liderdi.
İkinci konu ise sanırım eğitim ve eleştirebilme yeteneğiyle ilgilidir, eleştirinin dozuyla değil. Özellikle lider sıfatını taşıyan siyasiler en ağır şekilde eleştirilebilir. Bunda bir tartışma yoktur. Ancak gerçekten eleştiri mi yoksa çala kalem yazılmış, akademik dile uymayan, kahve sohbetlerinde söylenen sözlerle kaleme alınan bir şey mi? İşte burada; edebi yönü güçlü, eleştirel yönü kuvvetli yazarlar arar gözlerim.
En yakın ve en etkilendiğimiz coğrafyalardan olan Türkiye'de örneğin; bugün en saygı duyulan yazarlar, liderleri, iktidarları en acı, en ağır şekilde eleştirebilenler, kitaplar yazanlardır. Kimse onlara "hakaret etti" yakıştırması yapmamıştır, yapamamıştır. Yani demem o ki; Bazen öyle bir yazarsınız ki; o eleştiri kendi saygı ortamını kendisi yaratır, en muhalifi bile eleştirmene saygı duyar. Ya da öyle yazarsınız ki; yazdığınız kişiye en muhalif olan bile yazdıklarınıza itibar etmez.
Herkes inandığı, gördüğü ve yaşadığını yazsın, yazmalı. Ama nasıl yazacağınızın; o "yazarın" saygınlığınızı, ciddiye alınabilme durumunu ve itibarını belirleyeceğini de unutmasın. Ha tabi; bir de bizim başka hiçbir coğrafyada görülmeyen insan ilişkilerini de unutmasın. Çünkü yazmak sadece "gerçekler ve doğrular budur" diye değil, o ülkenin kültürel tüm donelerini de barındırmalıdır ki; o topraklara özel olsun, okuyan o toprakları tanısın.
Tabi en önemlisi; artık size cevap veremeyecek olan kişiler hakkında konuşuyorsanız, iki kere düşünmelisiniz. Bu vesile başta Denktaş ailesi olmak üzere, kırılan herkese iyi dileklerimi iletiyorum.