İspanya, Portekiz ve Fransa’nın güneyinde milyonlarca kişiyi etkileyen büyük çaplı elektrik kesintisinin ardından, bölgede enerji yeniden sağlanmaya başlandı.

28 Nisan Pazartesi günü yaşanan kesinti, ulaşım sistemlerinden iletişime kadar birçok alanda aksamalara neden oldu.

Trafik lambaları çalışmadı, toplu taşıma hizmetleri durdu, ATM’ler devre dışı kaldı, insanlar asansörlerde ve trenlerde mahsur kaldı. Bazı kentlerde vatandaşlar akşam yemeklerini mum ışığında yemek zorunda kaldı.

İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, kesintinin kesin nedeninin henüz belirlenemediğini açıkladı. Ancak erken dönem açıklamalarda Portekiz’in enerji şebekesi operatörü REN, olayın “indüklenmiş atmosferik titreşim” adı verilen nadir bir doğa olayıyla ilişkili olabileceğini ifade etti. Kurum daha sonra bu açıklamayı geri çekti.

Peki bu tür titreşimler nasıl oluşuyor ve elektrik altyapısı bu risklere karşı nasıl korunabilir?

Hava koşulları elektrik şebekesini nasıl etkiliyor?

Araştırmalar, hava olaylarının elektrik kesintilerinde önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Örneğin ABD’de 2000–2021 yılları arasında bildirilen elektrik kesintilerinin %83’ü hava koşullarına bağlandı.

Fırtınalar, aşırı sıcaklar, orman yangınları veya ani hava değişimleri gibi durumlar; iletim hatlarının zarar görmesine, enerji talebinin aşırı artmasına veya altyapının tahrip olmasına neden olabiliyor. Rüzgarın, iletim hatlarında titreşim oluşturduğu da biliniyor. Bu titreşimler ya düşük frekanslı yüksek genlikli (“iletken zıplaması”), ya da yüksek frekanslı düşük genlikli (“Eolien titreşim”) olarak ortaya çıkıyor. Bu durum, enerji hatlarında fiziksel stres yaratıyor ve kesintilere yol açabiliyor.

Şebeke operatörleri bu titreşimleri azaltmak için “titreşim sönümleyici” adı verilen özel ekipmanlar kullanıyor.

‘İndüklenmiş atmosferik titreşim’ nedir?

Elektrik iletim hatlarında oluşan titreşimler, sadece rüzgarla değil; ani sıcaklık değişimleri ya da basınç dalgalanmalarıyla da meydana gelebiliyor. Avrupa'daki kesintiyle ilgili ilk açıklamalarda yer alan "indüklenmiş atmosferik titreşim" ifadesi de bu durumu tanımlamak için kullanıldı.

Bu tür atmosferik titreşimler, özellikle hızlı ve düzensiz sıcaklık değişimlerinin yaşandığı bölgelerde ortaya çıkabiliyor.

Örneğin, yer yüzeyinin kısa sürede ısınmasıyla yükselen sıcak hava, çevresindeki daha soğuk hava ile bir basınç farkı oluşturuyor. Bu da atmosferde dalga benzeri hareketlerin başlamasına neden oluyor. Bu dalgalar, uzun mesafeli yüksek gerilim hatlarını etkileyebiliyor.

Uzmanlara göre, bu tür dalgalar genellikle "yerçekimi dalgaları", "termal osilasyonlar" ya da "akustik-yerçekimi dalgaları" olarak biliniyor. “İndüklenmiş atmosferik titreşim” ifadesi ise meteorolojik literatürde yaygın olarak kullanılmasa da, bu tür fiziksel süreçleri tanımlıyor olabilir.

Merkezi şebekeler daha kırılgan hale geliyor

Uzmanlar, enerji sistemlerinin giderek daha merkezileşmiş hale gelmesiyle birlikte, bu tür atmosferik olayların etkisinin arttığını vurguluyor. Elektrikli araçların yaygınlaşması, binaların elektrifikasyonu ve yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu; mevcut altyapıya ciddi bir yük bindiriyor.

Geleneksel şebeke yapıları, bu düzeyde karmaşıklık ve dinamizm için tasarlanmadığı için, çevresel stres karşısında daha savunmasız hale geliyor. Uzmanlar, bu riski azaltmanın yolunun, merkezi olmayan, esnek ve dayanıklı enerji çözümlerinden geçtiğini belirtiyor.

Bu noktada “yerel mikro şebekeler” öne çıkıyor. Bu sistemler, gerektiğinde ana şebekeden bağımsız olarak da çalışabilen, küçük ve kendi kendine yetebilen enerji altyapıları sunuyor.

Son Avrupa kesintisi, nedeni ne olursa olsun, enerji altyapılarının doğa olayları karşısında ne kadar kırılgan hale geldiğini ortaya koymuş durumda. Uzmanlara göre bu yapısal zayıflıklar giderilmezse, yaşanabilecek sonuçlar COVID-19 pandemisinden bile daha ağır olabilir.